21 Mayıs 2013 Salı

Elektrik üreten hız tümseği


Öğrenciler ağırlıktan elektrik üretmeyi başardı.
 Dünyada hızla tükenmekte olan enerji kaynaklarına çözüm arayan Pamukkale Üniversitesi öğrencileri, kasislerden geçen araçların ağırlığından elektrik üretecek proje geliştirdi.

PAÜ Eğitim Fakültesi Fen Bilgisi Eğitimi Anabilim Dalı tarafından ”3. Bilim ve Proje Sergisi” açıldı. 60 öğretmen adayının katılımıyla yapılan bilim şenliğinde fizik, kimya ve biyoloji alanlarında deney gösterisi, görsel materyaller ve güncel bilimsel bilgilerin bulunduğu projeler sergilendi. Günlük hayatın zorluklarına çözüm üretmek için ortaya çıkarılan projeler, PAÜ Eğitim Fakültesi Dekanlık Binası’nda görücüye çıktı.

Sergide, günlük yaşamı kolaylaştırmak amacıyla, çamaşırların balkona asıldığında yağmurdan ıslanmasını önleyecek panjur çatı, kasislerden geçen araçların ağırlığından elektrik üretme, yabani hayvanları uzaklaştırmak için tasarlanmış ses düzeneği, çayın demlenme zamanını ayarlayamayanlar için zaman ayarlayıcılı çay demleme makinesi, elle bulaşık yıkama makinesi, arazileri havadan sulamak için raylı yağmurlama sistemi gibi birçok proje, geliştirilmek için destek bekliyor.



KASİSLER ELEKTRİK ÜRETECEK

”Sokak aydınlatmaları ve trafik ışıkları için, hazır olan enerji kaynaklarını kullanmadan nasıl enerji üretebiliriz?” sorusuna uzun süre cevap aradıklarını ifade eden proje üreticilerinden Ali Çıyancı, ”Bu doğrultuda elektrik üreten kasisleri ürettik. Projemizde, her araç kasislerden geçtiğinde, mekanik enerji elektrik enerjisine çevrilecek. Bu enerji, akülere depolanarak şehir içi aydınlatmalardan, trafik aydınlatmalarına verilecek. Projeye başlama amacımız, dünyadaki enerji kaynaklarının tükenmesi. Daha fazla enerji kaynağı üretme arayışına girdik. İşlek caddelerde bu projeyi uygulayarak, dünyada var olan enerji kaynaklarına büyük destek sağlayacağımızı düşünüyoruz” dedi.

Kendini Gömen Tabut


Dünyada boş mezar bulmanın gittikçe zorlaştığını fark eden bir mucit, kendi kendini toprağa dik bir şekilde gömen tabut için patent başvurusunda bulundu.



Dünya nüfusu hızla artıyor ve gün geçtikçe mezarlık bulmak daha da zor bir hal alıyor. Bu durumun fazlasıyla farkında olan Donald Scruggs ise bu sorunun çözümünü çoktan bulmuş bile: Kendi kendini gömen tabut…

“Kendi kendini gömen tabut” projesini hayata geçirebilmek için patent başvurusunda bulunan Scruggs’a göre tabutlar dik bir şekilde mezarlığa gömüldüğünde hem mezar hırsızların işi zorlaşacak hem de mezarlık sıkıntısını ortadan kaldıracak.


Kendini toprağa dik bir şekilde vidalayan bu tabutların tasarımı her ne kadar alışıldık bir yapıda olmasa da, patent uygulamaya geçtiği taktirde sistemin ne kadar ilgi göreceği şimdiden merak konusu oldu.


işte gerçek balı anlamanın sırrı:



Gürbüz Turhan, polenlerin özelliğine göre gerçek balda oluşan bir değişimi anlattı.
 Eskişehir Arıcılar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Gürbüz Turhan, polenlerin özelliğine göre balın bir gün ile bir yıl arasından mutlaka kristalize olduğunu söyledi. Turhan’a göre iyi bal şekerlenir.

Turhan, yaptığı açıklamada, balın, arıların çiçeklerden ve çiçekli ağaçların yapraklarından salgılanan nektar ve salgıları toplayarak kovana getirirken kursaklarında kendilerinden bazı enzimleri katıp petek gözüne aktardığını belirterek, petek gözünde depolanan sıvı maddenin de bal olduğunu kaydetti.



Gürbüz Turhan, polenlerin özelliğine göre gerçek balda oluşan bir değişimi anlattı.


Dışarıdan arıya glikoz, şeker ve buna benzer gıdalar verildiğinde balın hakiki olmayacağını ifade eden Turhan, şöyle konuştu:

“Balı arı yapar. Arının yaptığı gerçek bal kristalize olur. Halk deyimiyle şekerlenir. Bal çiçek balı ve salgı balı olmak üzere ikiye ayrılır. Çiçek balının içinde polen olduğundan dolayı kristallenir. Polenlerin özelliğine göre bal bir gün ile bir yıl arasından mutlaka kristalize olur. Salgı balları kristalize olmaz. Alındıkları gibi uzun yıllar berraklığını korur. Halk arasında çam balı olarak bildiğimiz bu çeşit, diğerlerine nazaran pek makbul değil. Balı kristalize eden en büyük etkenlerden biri de balın içindeki şekerdir. Balın yüzde 80′i şeker, yüzde 20′si de sudur. Şekerin de yüzde 3′ü de mutfaklarda kullandığımız, bilinen çay şekeri, diğer kısmı meyve ve üzüm şekeridir. Bir balda meyve şekeri fazlaysa o bal çok uzun süre sonra kristalize olur.”
SAHTE BALCILARA DİKKAT

Turhan, gerçek balın kristalize olduğunu, kristalize olmayan balın ya salgı ya da şekerden üretilmiş sahte bal olduğunu ifade ederek, vatandaşlarımızın kristalize olan bala rağbet etmesi gerekir. Balın kristalize olması aynı zamanda binlerce yıl bozulmadan kalabilmesi için kendisini korumaya alma işlemidir. Yani doğal bir olaydır. Kristalize olan bal özelliğinden ve lezzetinden hiçbir şey kaybetmez” dedi.


Avrupa’da insanların kristalize olan balı tükettiğini vurgulayan Turhan, şunları belirtti:
 “Bir de her bal alan tüketici tarafından (Bu bal şekerli mi? İçine ne kadar şeker kattınız? Bal aldım şekerlendi, bu bal sahteymiş) gibi sorularla karşılaşıyoruz. Tüketicimiz şunu iyi bilmelidir balı kristalize olmuş şekliyle tüketmek daha iyidir. Donmuş bal 42-45 dereceler arasında 8-10 saat su dolu bir kapta ısıtılarak çözdürülür. Tüketicimiz balını güvendiği yerlerden almalı. Piyasada glikoza bal esansı karıştırarak satan sahte balcılar var. Bunlara dikkat edilmesi gerekir.”

Turhan, Türkiye’nin kovan sayısı bakımından dünyanın ikinci büyük ülkesi olduğunu belirterek, “Ancak, ülkemizde kişi başına bal tüketimi aylık ortalama 300 gram. Bu oldukça düşüktür. Avrupa’da ise kişi başına ayda 1-1,5 kilogram bal tüketiliyor. Biz genelde hasta olunca ya da biri tavsiye edince bal yeriz. Oysa bir kişi ayda en az bir kilo bal tüketmelidir. Bal karaciğeri yormadan kana karışıyor. Dinç ve genç kalmanın en büyük ilacıdır” dedi.

Dakika dakika kolanın vücudumuza zararları..


Kolayı çoğumuz düşünmeden tüketiyoruz. Peki, kola içtikten sonra vücudumuzda ne gibi değişiklikler olur?

Prof. Dr. Ayşe Akın bir bardak Kola içtikten sonra vücudumuzda meydana gelen sürecin sağlığımıza etkilerini anlattı.

İşte bir bardak kolanın dakika dakika zararları…



Dakika dakika kolanın vücudumuza zararlar


İLK 10 DAKİKA: * 10 çay kaşığı şeker vücudunuza girer. (Günlük almanız gereken şeker miktarının tamamı kadar)

* Fosforik asit tat alma duyunuzu keser.

* Aşırı şeker yüklemesinden dolayı kusmanızı engeller.

20 DAKİKA: * Kan şekerinizde ani bir yükselme olur.

* Yüksek miktarda insulin patlamasına neden olur.

* Karaciğeriniz vücudunuzdaki şekeri yağa çevirerek buna bir yanıt verir.

* Bu sadece bir kaç dakika içinde olur.

40. DAKİKA: * Kafein emilimi tamamlanır.

* Göz bebekleriniz büyür.

* Kan basıncınız yükselir.

* Karaciğeriniz kana daha fazla şeker pompalamaya başlar.

* Beyninizdeki adenozin reseptörleri rehaveti önlemek için bloke olur.

45 DAKİKA: * Beyninizde dopamin salgısı artar.

* Bu tıpkı eroinin vücuta yaptığı tepkimelere benzer.

60 DAKİKA: * Kafeinin diüretik özellikleri baş gösterir (tuvalet ihtiyacı gibi).

* Bu da vücutta depolanmış kalsiyum, magnezyum ve çinko’nun da beraberce dışarı atılması demek.

BİR SÜRE SONRA…

* Şeker ihtiyacını tekrar duymaya başlayacaksınız

* Kendinizi halsiz ve bitkin hissedeceksiniz.

* Vücudunuzda kola ile aldığınız bütün su tekrar dışarı atıldığı için susuzluğunuzu tekrar hissedeceksiniz.

* Şeker ihtiyacını takiben, kafein isteği de başlayacak (sigaradaki gibi)…

Düşünce okuma gerçek oldu


Bilim tarihine ilk kez iki canlının düşünceleri okundu.


Bilim insanları laboratuvar fareleri üzerine yaptıkları deneylerde düşünce okuma konusunda önemli bir adım attı. Beyinleri birbirlerine kablolarla bağlanan iki farenin, düşüncelerini aktararak bilgi iletmesi sağlandı.

Bilim tarihine ilk kez iki canlının düşüncelerini okuyarak birbirlerini anlaması ve beraber hareket etmeleri sağlandı. Her ne kadar telepati olduğu söylenemese de, fareler beyinleri arasında fiziksel bağlantı kurulması sayesinde birbirlerinin düşüncesini okumayı başardı.

Newscientist’in haberine göre, ABD’nin Duke Üniversitesi’nde sinir bilimci Miguel Nicolelis ve ekibi tarafından yapılan deneyde, iki farenin beyni kablolarla birbirine bağlandı ve bilgi aktarımı yapıldı.

Scientific Reports dergisinde yayımlanan araştırmada elde edilen başarı, gelecekte sinir sistemiyle kontrol edilecek protezlerin geliştirilmesinde büyük bir atılım sağlayabilir. Bilim insanları ayrıca, bu alanda yaşanacak gelişimle, bir gün beyinlerin bilgisayar ağları gibi bir araya getirebileceğini veya sinirsel faaliyetlerin elektronik sinyallere dönüştürülebileceğini ifade etti.

DENEY NASIL YAPILDI?

Duke Üniversitesi’nde yapılan deneyde, iki fare ilk olarak eğitimden geçti. Eğitimde, belli bir ışık yandığı zaman fareleri bulunduğu ortamda yer alan iki tuştan bir tanesine basması gerektiği öğretildi. Ardından, farelerin beyinleri saç teli kalınlığındaki elektrotlarla birbirine bağlandı. Elektrotlar, farelerin motor sinyalleri işleyen kısmına bağlandı.

1 numaralı fare ‘kodlayıcı’, 2 numaralı fare ise ‘kod çözücü’ olarak işaretlendi. İlk farenin görevi, görsel ipucu/bilgiyi alarak tuşa basmak olarak belirlendi. Başarılı olması halinde de ödül verildi.

Kodlayıcı kendisine verilen görevi yerine getirirken, farenin beynindeki elektriksel faaliyet bir sinyale dönüştürüldü ve kod çözücü fareye aktarıldı. Böylece, 2 nolu fare kendisine basması gerektiği öğretilen tuşa bastı. Ancak burada beyinler arası iletişimin olup olmadığını kontrol etmek için, 2 nolu fareye yardımcı olacak bir ışık yakılmadı. Fare, beynine gelecek bilgi doğrultusunda iki tuştan hangisine basması gerektiğini anladı.

SONUÇLAR BAŞARILI

Deneyin sonucunda, 2 nolu fare yüzde 64 oranında doğru tuşa bastı. Bu oran, bazen yüzde 72’ye kadar yükseldi. Bu sonuçlar, farenin şans eseri elde edebileceği başarının çok üstündeydi.


Nicolelis ve ekibi, kodlayıcı farenin beyninden iletilen sinyallerin doğruluğunu kontrol etmek için, kod çözücü fareye bilgisayar aracılığıyla aynı simülasyonu uyguladı. Sonuçlar aynıydı.

Yapılan bir diğer deneyde, farelerin beyinlerinin temas olmadan bilgi aktarıp aktaramayacağı gözlemlendi. Fareler bu sefer, burunlarını bir açıklığa sokmak ve bıyıklarını boşluğun genişliğini kontrol etmek için eğitildiler. Farelere, geniş olan delikleri tespit ettiklerinde sağda duran bir tuşu, dar olanlar için solda duran bir tuşu dürtmeleri gerektiği öğretildi.

ÖDÜL TEŞVİKİ

Fareler, eğitimlerinin ardından yine kablolarla bağlandılar. Kodlayıcı fare doğru tuşu dürttüğünde, araştırmacılar kod çözücü fareye gönderilen beyin sinyallerini kontrol etti. Kod çözücü, gelen bilgi doğrultusunda yüzde 60-65 oranında doğru tuşu dürttü.

Deneyde, kodlayıcı fare, kod çözücü fare her başarılı olduğunda ekstra ödül aldı. Böylece, ödül isteyen 1 numaralı fare kendisine verilen görevi daha iyi yapmak için daha fazla gayret gösterdi. Ödül, farenin beynindeki sinyalin daha güçlü ve anlaşılır olmasını sağladı. Kod çözücü bu sinyali aldığında, başarı oranı da yükseldi.

Böyle fare görmediniz


Geliştirilen bu özel fareyi diğer benzerlerinden ayıran çok önemli bir özelliği var. İşte o fare…


Eğer farenizden; “sol tık, sağ tık”tan daha fazlasını bekleyenlerdenseniz, OpenOffice’in piyasaya çıkardığı bu fare ilginizi çekebilir. OpenOfficeMouse’da 18 tuş, 52 komut ve 512k flash bellek var!

OpenOffice’in WarMouse ile birlikte hazırladığı bu çok özel fare ilk bakışta size kullanışlı değilmiş gibi gelebilir. Fakat farenin özelliklerini öğrendikçe verimliliği ne kadar arttırabileceği de daha iyi anlaşılabiliyor. Tek bir tuşla istediğiniz programı açabilmenize, istediğiniz web sitesini ziyaret edebilmenizi sağlayan bu farenin asıl gücü ise programlanabilir tuşlarında.


OpenOfficeMouse’un tuşlarını programlayarak 16 farklı komutu tek tuşla, 40 farklı komutu çift tuşla ve 72 komutu üç tuşla gerçekleştirmek mümkün. Windows, Mac OS ve Linux işletim sistemlerinin tümü ile uyumlu olan bu fare aynı zamanda macro desteği de sunuyor.

KAYNAK
http://www.teknoloji-haber.net

Kişilik anne karnında başlıyor


Araştırma tek yumurta ikizlerinin farklı kişiliklerini açıklıyor.


Kişilik anne karnında başlıyor

Bebeğin karakterinin anne karnında şekillenmeye başladığı belirlendi.

Almanya’nın Dresden Üniversitesi’nden bilim adamlarının yaptığı araştırma, tek yumurta ikizlerinin küçük yaştan itibaren neden farklı karakterlere sahip olduğu sorusuna cevap getirmeye çalıştı. Doğduktan sonra aynı yere koyulan genetik olarak tıpatıp aynı 40 kadar fareyle yapılan araştırmada, 4 hafta aynı uyarıcılara maruz kalan bu hayvanların davranış ve beyin gelişimi incelendi. » Devamını Oku..



Hayvanların yer keşfi sırasında farklı beceriler gösterdiği, beynin öğrenme ve hafızaya ilişkin hippokampus bölgesinde değişiklikler meydana geldiği görüldü.

Bilim adamları, hayvanlar ne kadar meraklıysa ve yeri sahipleniyorsa, beynin bu bölgesindeki yeni sinirlerin sayısının o kadar arttığını belirtti.

Araştırmacılar, bu durumun kişisel deneyimlerin beyin gelişimini değiştirdiğini ve kişilik oluşumuna katkıda bulunduğunu gösterdiğini vurguladı.

Bilim adamları, tamamen aynı genleri taşıyan farelerin 4. haftada “kendilerine özgü” karakterlerinin bulunmasının, genlerle açıklanamayacağına, dolayısıyla plasentadaki yerin, diğer yavrularla etkileşimin, doğumdan sonra anneyle ilişkinin kişiliği oluşturduğuna dikkati çekti.

Araştırma, “Science” dergisinde yayımlandı.

Kaynak:AA

Dakikada 100 saat video


Dünyanın en büyük video paylaşım sitesi YouTube, sahip olduğu veri trafiğini hayal etmesi güç bir noktaya taşıdı. Google, YouTube’a her dakika 100 saat uzunluğunda video yüklendiğini açıkladı.


Dakikada 100 saat video

Sekiz yaşına giren video paylaşım platformu YouTube, dünyanın en büyük ‘video bankasına’ dönüşmüş durumda. » Devamını Oku..



Google, aylık ziyaretçi sayısı 1 milyarı aşan YouTube’un her dakika 100 saatlik yeni video içeriği kazandığını açıkladı.

Aynı rakam, her saat 6000, her gün ise 144000 saatlik videonun YouTube’a yüklendiği anlamına geliyor.

Sekiz yıl önce, Şubat 2005’te kurulan ve Mayıs 2005’te hayata geçen YouTube, Ekim 2006’da Google tarafından 1.65 milyar dolara satın alındı.

Google, mobil cihazların PC’lerin yerini almasıyla YouTube’un bir an bile yavaşlama göstermeyen büyümesinin daha da hızlanacağını umuyor. Google CEO’su Erci Schmidt, ‘aylık kullanıcı sayısının 6-7 milyara bile ulaşabileceğini’ ifade etti.

Kaynak:ntvmsnbc

Pong ile Radyasyonu Uzaklaştırın


Türkiye'de satışa sunulmaya başlayan radyasyon engelleyen kılıf Pong, farklı özellikleriyle akıllı telefon ve tabletlere güç veriyor. Ürünlerin özelliklerini Eren Deyiş'e sorduk.
21/05/2013 17:24

Hayatımızın her anında karşımıza çıkan mobil cihazları gün içinde uzun sürelerde kullanıyoruz. Bazılarımızda bu cihazların radyasyon seviyelerinin sağlık sorunlarına yol açacağı endişesi oluşuyor.

Bu endişeye çözüm bulmak için geliştirilen Pong, ABD patentli bir kılıf. Başta Apple ürünleri olmak üzere Samsung ve BlackBerry telefonlarla uyumlu olan Pong kılıfları, aynı zamanda iPad modellerini de destekliyor.


KAYNAK
http://shiftdelete.net/pong-ile-radyasyonu-uzaklastirin-44817.html